29 Nisan 2007

Onikinci İzmir Kitap Fuarı



Dün katılma serefine nail olduğum kitap fuarıyla baslayalım... zira ortalık kötü görünüyor, ülkede ki kaostanda haberimiz yokmus gibi olur ,iyi olur... Fuar fazlasıyla kalabalıktı... Bu sevindirici aslında,katılım esnasında problem olsa da :) İceride ki bir kac kaybolusun ardından, aradıgım kitaplar hakkında en azından fiyat ebat kalite konularında bilgi sahibi oldum ayrıca tübitak`a destek ve eliboş dönememk adına da bi kitap aldım... O değil de şöyle düşünüyorum ben; bu online alışveriş kitap konusu da dahil diğer organizasyonların sonu olacakmış gibi geliyor bana... Hemen her ürünü ben nette cok daha uygun fiyatlarla ulabiliyorum... Fuarda ki bir stand ya da kolay ulasılabilen bir noktada ki dükkanların kiraları ayrıca masrafları calısanlarını dusununce aslında internetin suphesiz daha avantajlı olacagı ortada... Bir de eger guvenlik konusunda insanların arasında ki soylentiler ve endiseler yok edilebilirse, bu sektör cook daha gelisecektir... Aradıgım besibiryerde "Otostopçunun Galaksi Rehberi" fuar dolayısıyla %30indirimli olmasına ragmen hala netteki fiyatından %30 civarında daha pahalıydı örneğin...

Fuar`a gitmişken aslında gitmek istedigim(iz)[PENGUEN] söyleşi ve imza noktasında ki kalabalık dolayısıyla kapılar kapanmıs oldugundan biz de alternatif aktivitelere yöneldik ki bunlardan biri de Cezmi Ersöz söyleşisiydi... Kendisini kitabından olsun dergideki yazılarından olsun az cok takip etmisligim vardır, bu nedenle aslında keyifli olabilecegini basından da biliyordum... Lakin adamın bu kadar da cosacagını tahmin etmemistim... Son derece samimi sozleriyle asktan (ki uzmanlıgıdır zannımca), siyasete, kadınlardan, Can Yücel`e kadar hemen her konuda konuştu... Yeri geldi baya güldük yeri geldi "hımm. dogru soyluyor,aslında yaa... ben bunu bir dusuneyim" dedik.Velhasıl kelam hostu, ardından da kordon daki cay iyi gitti, aldı fuarın yorgunlugunu...
Bu arada ben arkadasımı beklerken fuar onunde-benim de onumde bir anda filizleniveren bir konser gerceklesti... Buralardan olmadıkları belli olan grup üyeleri cok hareketli Balkan muzikleriyle insanları eglendirmeye basladılar... Ardından meraklı halk(ben dahil) etraflarınıs ardı suphesiz... Grup elemanları muziklerini icra ederken arkalarındaki birisi de grubun cd`lerini havaya kaldırmıs,iste biz buyuz albumumuz de budur gibilerinden cd`lerini satmaya calısıyordu... Bir album adından grubun ismini kapıp tlf. kaydettim ardından yaptıgım arastırmaya gore grup Makedonyalıymış...[dogru tahmin etmişim:) ] Fuardaki insanları baya eglendirdiler bir ara ben bile hafif hafif sallanıyordum, tatlı adamlardı vesselam... resimleri de buymus...Topluluk makedonyalı akrabalardan olusmaktaymış, adları da "King Naat Veliov"imiş efendim...


ps.hay allah asıl bahsetmek istedigim konuyu unuttum,yazı biraz gezi yazısı gibi oldu... neyse bu sefer ki iletim de boyle kültür-sanat gibi darbenin-siyasetin-ekonominin yanında önemsiz olan bir konu olsun efendim...
Tesekkurler buraya kadar okudugunuz icin de...
Diziler darbe arası mı verdi ne???

26 Nisan 2007

"Previously in Life"



Bugün ne yazsam diye düşünrken aklıma gelenlerin hepsini köşeye ittirdim,nihayetinde burası "burjuva"agzıyla public bir yerdi, oysa bazı problemlerim pekte halkı ilgilendirmiyordu... Ben de zihnimden gecen ilk parcadan, Cumhurbaskanlığı seciminden baslayayım dedim konusmaya, sonra dedim zaten herkes bunu konusuyor, ardından birazdan izleyecegim Lost`tan bahsedeyim dedim... Ardından herkesin onu da izledigini ve soyleyecek bir kac sozu oldugunu farkettim yine, sonra aklıma son seminerdeki ünlü sirketin yöneticisinin soyledikleri geldi,"Farklı olun, birbirinizin aynısısınız."

Gercekten öyle miyim dedim kendi kendime, döndüm baktım, bugune kadar ki yaptıklarımla degerlendirileceksem evet aynıyım dedim... Tek farkımın hızlı anlayabilmek ya da bir miktar zeka olduguna inandırdım kendimi sıkıca...
Sonra yeniden mutfaga gittim biraz cekirdek aldım... Lost izlerken yere dökülmesin diye önüme dünkü gazeteyi sererek yemeye basladım tam kulaklığımdaki adam "Previously on Lost" derken gazeteden bir kac intihar haberi ilisti gozume, sonra canım kola istedi gidip bir de kola doldurdum kendime, gelip bir guzel yayınlanmıs bolum bırakmadım...
Artık rahatlamıstım biraz daha, ne de olsa digerleriyle aynı seviyeye gelmistim lanet dizide...Artık huzurla uyuyabilirdim...

Boyle Kahpedir Dunya efendim...

21 Nisan 2007

what`s soft britmusic?


Coldplay... ehe direk girdim evet bugun coldplay hakkında yazasım geldi, belki bi kac insan evladını daha tanıstırabilirim, ya da daha onceden dinlemis, sindirmis bi kac kisinin sinirini bozacak seyler soyleyebilirim, bilmiyorum... bence ki herseyiyle grubun butun single dı live kayıtlardı dinleyemedim lakin eger cıkarttıkları 3 albumu de bir suredir evde,okulda,iste,yolda,sporda (yarısı yalan-ne sporu lan :) ) kulaklıgımdan eksik etmedim, ve su sonuca vardım ki bu heriflerin; (herif demene bozulurlar diyenler cıkacaktır aranızdan,eminim -olabilir ben de cinsel anlamda problemli olabilirdim,normal karsılamalı:) - evet cumle nerede kalmıs hıh evet ; en iyi albumleri 2005 tarihli ki bir nevi son albumleri X & Y`dir.. evet evet ne cogunun goklere cıkarttıgı "Parachutes" ne de en az onun kadar degerli bulunan "A Rush of Blood to the Head" arkadaslarımız gittikce iyiye giden bi performans gostermisler zannımca... ki genelde kimsenin birinci ya da ikinci albumun tadını yakalayamayacagı inanısı vardır...Bu arada zamanla farkettim ki ben de su meshur amiyane tabirle "ibne ingiliz muzigi" diye betimlenen tarzı seviyorum, ha baska bisey sevmiyor muyum tabii ki seviyorum, mesela kadıköy sound`u varsa:) onu da seviyorum-eyvallah Kesmeşeker- sonra Ortacgil ustadın dinginligini de seviyorum, ardından baktım ki ben power metal de seviyorum-Helloween- konserinde oldugumu hayal ediyorum bazen yürürken kulaklıgımla, sallanıyorum saga sola sonra aniden durup sakin ol diyorum sonra bakıyorum iki ısık ustume geliyor geri adım atıyorum, saclarım gecen ısıkların ruzgarıyla ucusuyor oh diyorum keske daha uzun olsalardı... sonra askere gidecegim geliyor aklıma ,sacmalama diyorum, kısaltıyorum boylarını periyodik olarak... sonra bakıyorum mezun oluyorum okulda, calısıyorum bi sure... farkediyorum ki bi ise yaramıyor calısmak, ben de vazgeciyorum gelip eve yerlesiyorum yeniden... zaman gecsin diye gece yasayıp, gunduz uyumak istiyorum, babam soyleniyor "bu cocuk cok uyuyor" diye... ben de acaip ugraslar bulmaya gayret ediyorum; site yapmaya calısıyorum, yazı yazıyorum, yayınlıyorum... sonra bakıyorum ki yavas yavas susamaya baslıyorum...
gidiyor su iciyorum...
kinayeyi seviyorum...

19 Nisan 2007

who is Homer Simpson?

Uzun zamandan sonra yeniden kör topal ulasabildim yadigar blogumun kontrol paneline...
her neyse gec oldu... yarın yazacagım, cok sey birikti...

Eveeet cuma namazına müteakip buradayım... Benim bilgisayardan hala ses yok, siz siz olun bataryasız notebook calıstırmayın... geceleri hic ummadıgım sekilde saat 04:30 sularında Cm`de son taktiklerimi verirken bilgisayar aniden kapandı ve bir daha da acılmadı efendiler... yaa yaa... ardından servis macerasına basladı ve yaklasık 10 gunde servise ulasabildi benim cihaz... araya distributor, satıcı, ithalatcı gibi bir suru gereksiz kurum girince... her neyse efendim en azından bu evdeki yadigar beni goturuyor simdilik... Gerci babamın ricası uzerine yeniden egildigim web design isi icin pek yeterli degil yaa du bakalım zaten benim de cok gayretim yok o ise... "kusura bakma baba yaa cok zaman emek istiyor, e ben de hazırcıyım:( "
Her neyse annem mercimek koftesi yapmıs efendim "ki harika yapar" simdi de o cagırıyor... ben eslik edeyim...

Gorusuruz...