24 Aralık 2008

mişel fayfır mişel fayfır söyle sende nem kaldı

Hızla bi şarkiyatçılık yaşıyoruz aslında...
-işyerindeki en bakımlı, alımlı,boyalı kızlarımız ayaklarında benim köyümdeki çiftçilerin üzüm bağlarını sularken ayakları ıslanmasın diye giydikleri lastik çizmelerden giyiyorlar...t-box markalıydı sanırım...
-yurt dışından gelen her müşteri daha fazla eskitilmiş sözüm ona vintage look a sahip kot pantolonlar istiyorlar... geçenlerde bir tanesi "hani böyle dağlarda yaşarsın, üstünü günlerce değiştirmezsin de eskir ya pantolonun, o şekilde pantolonlar gösterin bana" dedi... muhtemelen yüzlerce yüroya bol ışıklı şanzelize mağazasında satacak onları...
-son zamanlarda çokça zamanımı iş yerinde geçirdiğimden olsa gerek yine kızlarımızda gördüğüm bir diğer dikkat celbedici hadise de poşu meselesi... evet bu da şark sorununun bir diğer halkası... (bu arada farkettim ki bütün halk puşi derken tdk ısrarla söz konusu materyale poşu diyor) artık adidas poşu da satılıyormuş... hugo boss`da pazar araştırmasına girip siverekte poşu imalatçılarıyla temasa geçmiş.. siverek halkı hügo`yu ve boss`u tek tek ele alıp degerlendirdiginden şirket yetkililerini ilçeden kovmuşlar...
-nihayetinde bugün de şirketteki tasarımcılardan bir tanesi 4 yıldır severek giydiğim hafif te yırtılmış ayakkabılarımla ilgili "ne kadar cool olmuş senin ayakkabıların" dedi... oysa ben de yırtıklarından ötürü götürüp tamir mi ettirsem ya da gelecek aya yenisini mi alsam diyordum dedim.. üstüne; bende de var aynısından, kac numara giyiyorsun, benimkileri de versem bir süre giysen, bu şekilde yırtılınca geri alsam dedi... evet bunu gayet ciddi söyledi... çevremde bir süre kızılcık sopası aradım... sonra bi sn. deyip yanından odama kaçtım... bir daha da görmedim kendisini...

sözüm yok efendim... isteyen istediğini giysin...

görüşürüz

11 Aralık 2008


birazdan otobusle yeniden istanbul yoluna cıkacagım... neler olacak bilmiyorum... yolda dinlenecekleri hazırladım.. farid farjad, cihat aşkın ikilisine bırakmayı dusunuyorum kendimi... yazamıyorum artık ben...belki de zaten yazamıyordum da farketmiyordum...
nasıl denir bilmem kulagınızdan tutup ta zorla dinletemem... dinleyin bu adamları...

cok sey kacırıyorsunuz...
ben de otobusu kacırmadan cıkayım artık.

Diskotek


Cagan Irmak sayesinde eskiye ragbet patladı... bit pazarına yağış devam ediyor... az once de ntv de güzin ile baha`yla tanıstırıldık... meshur atesbocegi sarkısı bu ciftinmiş... evliler... muhtemelen su sıralar programdan programa kosturuyorlardır... sevindim, hayata küsmüslerdi daha once.. istiklaldeki 70`ler 80ler sarkıları cınlaması isin cok ticari oldugunu gosterse de, serdarım,handecim de album cıkartınca benzer seyler oluyor.. artık isler boyle yuruyorsa bizim amcalara da boyle yapsınlar... daha nitelikli daha samimi sarkıları ne de olsa...

az önce öğrendim ki bangladeşte kadınların en büyük sorunlarından bir tanesi asit saldırılarıymış... evlilik teklifini kabul etmeyen kızlar, kocasının sözünü yeterince! dinlemeyen bayanlar sıkca yuzlerine asit saldırısına maruz kalıyorlarmış...hatta bu iş o kadar popülermiş ki asit saldırısına maruz kalan kadınların sığınma evleri varmış... bir coğu iç güdüsel olarak "benim değilsen kimsenin de olma" zihniyetinin sonucu zannediyorum...
hepimiz bizi terk eden sevgilinin anlık ta olsa ölmesini istemiyor muyuz... neyse ki kimseye asit saldırısında bulunmadım, gerci birbirinin yüzüne tükürenlerin de benzer reaksiyonu vermeye yakın oldugunu dusunuyorum, ufak bi ph eksikliği var yalnızca...

bir başka şey daha öğrendim... bir yakınımız cantasındaki altınları-yüzük kolye vs.- günün birinde toz halinde bulmuş.. yani altın sahip oldugu şekli kaybetmiş... nedenini dusunup dururken kuyumcu bir yakınları cantasında olan diger esyaları sormus ve bu durumun nedeninin cocugun ateşinin ölçmek için cantalarında bulundukları termometrenin oldugu anlasılmıs. termometrenin içindeki civa altınların seklinin bozulmasına neden olmuş... bana cok dogru gelmedi.. o cantadan ellerine gelen toz halindeki seyin civa olabilecegini soyledim ama annem ısrarlı olayın aynen bu sekilde olduguna, ben cok tatmin olmadım...

evde beatles, pink floyd dinleyen bi abim ablam ya da babam olmadıgından nitelikli müzikle tanışmam oldukça geç oldu... ilk kez kesmeşeker,bulent ortacgil tanısıklıgım liseye , radiohead, coldplay,the killers dinleyiciligim universiteye dayanır...hepsi de bu neredeyse muzik bilgimin... cok sey kacırdım korkarım...