09 Eylül 2011

canını yediğim Sakin grubunu rahmetle anarken;
bir de bu var
http://youtu.be/c2q77LEY-88

evet iyiler çabuk gidiyor

27 Ağustos 2011


bilinmeyen bir dille şöyle diyor;
ax û eman
êş û derdê vê dinyayê
çendî ez kuştim
çendî ez kirime vê belayê
çi dinyake pûç û vala
ax eman, eman eman
brîndar kirim
ez pîr kirim vê zeriyê
hişê min dibir
gava ew çû wê bêriyê
ne silavek ne dinêrî
ax eman, eman eman
evîndar im
dîtina te ji min re keder e
hêvîdar im
dilê min tu bibî ji xwe re
bêje were derman ji te re
ax eman, eman eman

ya da devletimiz kızmasın dersek;

Ah, aman,
bu dünyanın acı ve kederleri
çoğu kez öldürdü,
çoğu kez belaya sürükledi.
Ne boş ve kof bir dünya,
ah aman, aman aman.
Yaraladı beni
bu genç yaşta aldı ömrümü
aklımı aldı
bu hasret aklıma geldiğinde.
Ne selam verdi, ne de baktı
ah aman, aman aman.
Aşığım,
seni görmek kaderdir bana.
umutluyum,
kalbimi yanına alırsan.
“Dermanın olacağım gel” de bana.
ah aman, aman aman


Nasıl dediği, hangi dille dediğini bırakalım nolur..
çok güzel diyor

31 Mayıs 2011

Ryan Gosling


Half Nelson, Blue Valentine, Lars and The Real Girl, Stay, Notebook benim izlediklerim.. hepsi hakkında size tek tek kelam edip neyi ne akdar bildiğimi göstermeyeceğim zira internette zaten fazlasıyla edilmişlerdir.

Benim amacım çok sayıda güzel olduğunu zannettiğimiz şeyi içeren hayatta bir miktar süzgeç olabilmek... ben harcadıysam bile başkaları kötü şeylerle zaman harcamasınlar...

adamımız da zaten senaryo secerken cok dikkatli belli ki. Onun filmlerine atlıyorum, atlayabilirsiniz...

Etiketler: , , , , ,

hell yeah !!!

i`m back in town...

şirkette sözlük dahil bi çok yeri yasaklayan örümcek kafaya inat.. bi yerlerden fışkırır ruhum.

29 Ekim 2010

FutureMe.org: e-mail your future self

05 Ekim 2010

Ana Somnia

Hayalgücü ne midir?
Budur!
Ana Somnia

ps.Sitenin tam yuklenmesi icin azıcık sabredin... facebookda "cok komik gülmeyen kalmasın" videolarını bekliyosun ya oyle düşün... ya da zorlama cık lan bosver...

evcil hayvan olayına bi türlü ısınamadım

12 Temmuz 2010



Son durumlarını bilmemekle birlikte gecen gun Taksim meydanındaki eylemleri sonrası kendilerini bir kez daha haksız buldum...

Bi babanın evlatlarını ayırması niteliginde sığ da olsa söz konusu durumu tanımlayan tabirle, devletin (k)ayırdıklarından ki en ayrılmışı memurdur bunların ve daha bi ayrılmış evlat olan bi memurun çocuğu olmamın durumla ilgisi yok değildir elbet...
ama her şey bi yana ortaya koyulanın biraz da sağlama alınmış koltuğu kaybetmeme dirayetinden kaynaklandığını düşünüyorum... vaktiyle cok benzerlerini tarih yazmıştır... bu Rauf Denktaş`ın kıbrısın sahibi olmasına ya da arabada otururken ilk frende öne yapısmaya benziyor... insanlar mutsuz degillerse-ki mutlu da olmayabilirler- konumlarını korumak istiyorlar... aferin...

medya da cok seviyor aslında bu tip seyleri... cok fazla görmedi karşı koymayı ne de olsa... kim konuşsa en güzelinden, susturmuştuk ne guzel... vaktiyle zonguldaktan -madenden- ankaraya yurumuslerdi insanlar da butun ulke agzı acık izlemisti... onun gibi...

bi lafım yok da..

öteki yandan karşı komşu tedaş işçisi arkadaşının aldığı gibi yazlık alamayıp ailesini icinde yasatamadıgı duygusuna karsılık kıştan yazılınmış bi öğretmen kampı denk getirmek umudu bitmez içinde onun...

kredi kartının hesap kesim tarhleridir evindeki alışverişleri belirleyen...

ya da eve alınacak uydu icin gezilmis 46 televizyon tamircisidir en guvenilen satıcılar...

11 yasındaki oğlanı istemeye istemeye , ağlata ağlata yatılı okula göndermekden acayip keyifler almaz da alır gibi yapar, köyünde ortaokul olmadığından...

geceleri de çok huzurlu uyumayan ama uyurmuş gibi yapan babam...

Best of Fırat


08 Temmuz 2010

Sinemada müzik kullanımı uzerine karalamaya calsırken kırmadan oynayın...

10-strangest-trees-on-earth

bu arada ciddi oranda bagımlılık yapıp uykusuz gecelere sebep olabilecek potansiyelde bi web sitesi buldum... adresini verip sizi de batırmayacagım ...
şaka lan şaka

aha bu
stumbleupon

07 Haziran 2010

Aklım takıldı



Reha Erdem`in son filmi... vaktiyle gecen yıl festivalde,bilet bulamamış izleyememistim... çok acayip anlamam işin tekniğinden ama seslerin kullanımı görüntüler cok iyi olmuş... izledikten sonra araştırınca bi kac yerden şöyle bi yorum okudum, zeki demirkubuz hikayesini nuri bilge ceylan cekerse boyle bişey cıkardı!!! gerçekten öyle bi iş olmuş bu.. hikaye oldukca dramatik ve cok tanıdık aslında... suradan otobusle bir saatten az surecek mesafede geçiyor olaylar... ustteki fragman filme karşı izleyeni iştahlandırmak konusunda çok başarılı bu arada... filmin müthiş bir kurgusunun oldugunu ya da sizi merak icinde bırakıp sonuna kadar diken ustunde tutacagını soylemek zor ama zaten boyle bi iddiası da yok yonetmenin... gerçek olması hiçte yadırganmayacak bir hikaye var ortada ve son derece zarif bi dille, müthiş görüntülerle, başarılı seslerle anlatılıyor... kaç para kaç`ta hikaye çok daha ön plandaydı... beş vakitte ise görsellik... bu filmde ikisi dengelenmiş...

izledikten sonra ne guzel şarkılarmış diyip Orhan Gencebay şarkılarına sarmanız olası...

06 Haziran 2010

boş işler



**böyle saatim olsa güzel olurdu

** 46 diye dergi cıkmıs... aslında gecen ay istiklalde afislerini gorduydum de inceleme fırsatı bulamamıstım ... populer olmak adına cem yılmazlı kapak yapmıs gene birileri demis burun kıvırmıstım... bu ay da şahanlı kapak varmış... lakin işin kapaktan sonraki kısmı o şekilde degilmiş... soyleşi izledim işin başındaki mehmet turgutla... zaten kendisini bi cok işinden biliyormusuz... alınıp okunacaklardan...

**Malt`ın yeni albümü çıkmış...fonda calıyor, sessiz ol bak duyacaksın...
**yeni birilerini tanımaya calısırken tek tek sarkılarını dinlemeyi sevmiyorum... albüm dinlenmeli tamamen.. adamların ablaların bi derdi var belli ki... tek şarkıdan ahkam kesmek fena bişey bence... dinle bak işin genelinde ne diyorlar... aynı şekilde tümevaracaksak varalım... insanları da kısa zamanda tanımak çok zor, tanımadıgın arkadaşlar çok ilginçli çıkabiliyor... zamanında çıktı...çıkmaya şaşırtmaya devam ediyor...
** böyle çift yıldızla yazmak guzel bişey bence... her şey daha duzenli gibi gorunuyor...
**gune iki yıldızla başlayacagım...
**cocorosie dinlenmeliymiş...

29 Mayıs 2010

kulak memesi kıvamı


**erövizyon akşamı
**aöf finali akşamı
**o değil de kulak memesine takılan yukarıdaki halkaları benimseyemedim ömrümde... bi çok şeye alıştım oysa... ilk kez taksimde bi bufedeki cocukta gormustum de aklımda kalmıstı... kulagıyla acık oynayasım gelmisti. bugun de dolmusta gordum cocugun birisinde. o halkaya parmagı sokup cocuga şakalar yapmak istedim, kulagını koparırcasına.
**havalar duzelsin artık...haziran geldi hala kapalı.
**aslında o da degil de sonisphere bileti nasıl biter lan!! "fazla bileti olan" dedim sozlukte cok gulduler... haber saldım dort yana, bakalım...
**ikinci gunun headlinerı Anathema olmus... sevinen olmustur tabi... ama zaten sıklıkla geliyorlardı onlar... ben helloween dediydim... nasip değilmiş!

24 Mayıs 2010

Clara Luzia



**Albumlerinin ve websitesinin gorsellerini Sadi Güran isminde bi türk yetenek yapıyor ki gorulmeye degerler...
Sahsına munhasır kişilk aynı zamanda takip edilesi "BANT" dergisinin de illüstratörlerinden birisi...

Clara Luzia`nın ise her albumu dinlenmeyi hakediyor..

Ben adamakıllı yazana kadar kırmadan dinleyin...
albumlerini edinin, edinemezseniz ulasın ileteyim...

22 Mayıs 2010

we hope u enjoyed your stay

** beni ekşi sözlükten atan zihniyet senin kalıbına ... itusozluk kesmiyor... neyse agzım bozuluyor...


**o degil de artık daha rahat rey kullanırım gibi geliyor ben... yakındı sanırım secimler...
**hava neden boyle oldu aq...mayısın da dibine vurduk hava kasvetli..
**haftaya gene aöf sınavı var .. lan ne cabuk geciyor haftalar...
**sonisphere kombine biletlerini kapatan banka.. manyak mısınız olm? acıklasana kimsin, ne zaman pazarlayacaksın biletleri?
**en kotusunden sadece pazar gunu gidilir sonisphere`e, megadeth en iyisi olur... o degil de pentagramı da ölmeden dinleyebilsem iyi olacak.
**pasaport cıkartırken direk dijital pass alsam da guzel olacak...
**the killers cok seviyorum lan.. boyband gibi mi duruyorlar?cekindim bak şimdi...
**ışın karaca`dan tiksindim iyice, eski sarkı soyleyip basit işler yapıyor...
**insanları tek cumlede harcamayı seviyorum..

dağılabilirsiniz, sonraki dersin zamanı belli değil.

13 Mayıs 2010

kuliste yarasını saran soytarı

şarkı hala çok güzel...
youtubelar açıksa hala,
hala sarıysa mimozalar

VAVYEN


Merhaba,

Nasılsın bilok umarım iyisindir, beni sorarsan iyiym maşallah, g.tu g.begi saldım... isin dısında iyice tembellestim... koyde de degisiklik yok pek, sarıkız dogurdu işte, muhtarın kızı da coban ismete kaçtı... bu gibi seyler yani..
o degil de gecen gun Vavien`i izledim... gecen dediysem byaa oldu aslında.
oldukca iyi film bence... hatta cok iyifilm diyebililrm.. neydi o film bi film vardı Coen brothers filmi... tek kelime... neydi yaa... Fargo yesss.. oldukca benziyor aslında... ben onu da yıllar once izlemistim ama aklımda kalan sehneler bayaa kesisiyor aslında, soguk karlı ortamı al, ulkemin tokat Erbaa`sını koy.. oldu sana turk isi fargo.. bu gibi filmleri begenmeyenleri de anlamadım aslında... geneli sonundan tatmin olmadıgından bahsediyor... iyiydi diyor izliyordum sonra bi baktım bitti... e ulan biter tabii ne olsun sonunda illa birisi kupayı mı alacak? ya da ölsün de üzülelim mi mutlaka... ne cok seviyoruz bu uçları yaa.

bu da bu blogun en dandik yazısıdır

12 Eylül 2009

"12 EYLÜL"


çok yağmur yağacak kaçın kaçın dediler de yağmadı henüz belki bugun-yarın... bu arada bu akşam ki yemeği yaümür yağacak fönler gitmesin diye kafasına göre iptal eden kevaşelere föck you diyorum... ağzım bozuldıu...

cumartesi sabahı yataktan okunmuş-yanıtlamış iş maillerinin üzerine açlıktan olsa gerek... böyle büyük adamım lan işte, yataktan dünyayı çekip çeviriyorum, bilgisayar da verdiler gıcır.. taşıyorum böyle filmlerdeki gibi her iş çıkışı eve-işe götürüş getiriş şeklinde...götürüş bebek poposu gibi bişey bence...tatlı olsun diye ş koyuyoruz ya herşeye.

bi de şu açı var; ulan bizim mallar yurtdışında hafta sonları ya da iş saatlerinin dışında başıboş kalmasın şunlara bilgisayar verelim, gidince evden falan da baksınlar mutlaka işlerine, hem aralarında bazıları var ki biliyorum deli gibi sevinir bişey oldum falan zanneder bence.. ne dersin patron?

fight cluba katılasım geldi şimdi... derin düşüncesinden değil de kas yaparım adam dövünce diye... böyle işgüzarım işte.. bu işgüzarlığı bi bu iş bilgisayarı konusunda gösteremedim, ulan bilgisayar ilk günkü gibi tertemiz yatıyor.. caanım250 GB hd bomboş.. sanırım işimden falan olurum diye tırsıyorum.. demin baktım da kişisel bir adet resim-fıkra komik video bile yok lan... dolduracam olm, diger bilg. buna aktarıp ona format atacam...

bu arada oruç tutmayınca huzursuz oluyorum aslında.. ama tutamıyorum da.. evde yiyecek bişey yok.. bu iki cumle son 20 gundur yapışık yaşıyor zaten..

-oruç musun?
-yok, evde yiyecek bişey yok yaaa.. sahur yapamıyorum...

ulan it... alsana o zaman aksamdan.. ancak aksam yiyecegin kadar alıyosun herşeyi..

ps.bak resim koyulunca yazıların okunma oranı acayip farkediyormuş.. o yuzden cumhuriyet az okunuyor bu ulkede...
en iyisi takvim-şok bence.

16 Ağustos 2009

what the!!!

pazar günleri olmasın.. valla... sanırım iş günleri pazardan baslasa daha mutlu olurduk...
televizyonda çghb da mutlu etmiyor zaten bu tip günlerde üstüne o tedirginlikle izlenen seylerin tadı olmuyor.. annemleri de cok ozledim.. karşı komşular yine bi aile faciasına doğru sürükleniyorlar.. bağırmalarını en çok duyanlar biziz sanıyordum ev sahibinin dediğine göre bütün apartman onlardan çok rahatsızmış... ismail vardı liseden harbiden o ne oldu? bi kıza vurulduydu, kürt kızı hatta... neyse gidip A101`den hobby jöle aldım, bi badem içi bir de 4`lü Danone aldım.. önce tekli alayım dedim 50krş diye baktım tek tek satmıyorlarmış, 4lü aldım.. dışarıda ağustos olmasına rağmen hava kapalı,rüzgarlı ve günlerden pazardı... daha kötü bişey ne var diye düşündüm... neyse ki onların da canı sıkılsa en azından ailem iyiydi uzakta da olsa varlardı.. haftaya yanlarına gidecektim... noktaları bol kullanmayı seviyorum, bedava... musti ne yapıyor ki? ev halkı da yok, defacto çine gitti, kütahya değil çin`e. telefoncu da foçada.. bende mi gitseydim? yorgunum ama evde kalmak ta az kötü değilmiş...pazar+kötü hava`dan da olabilir...

o değil de kardeşim de uzağa okumaya gitmeseydi iyi olacaktı.. annemler iyice yalnız kalacaklar.. iyi olmuyor canları sıkılıyormuş..
az önce dışarı cıkmıstım, en dandik esofman-haşortman-eşortman-haşoffman altımla... bim yerine a101`e gittim, bi eski sevgili eksikti yani... traş olayım... annemler de olsa ben traş olur banyo yapardım, o da ütü yapardı, gizem ders çalışır babam haber izlerdi, güzel olurdu...
ben uyuyayım... o zaman da yarın olur...

bunun altına üstüne yanına öyle bir resim,ya da şey yerleştireyim ki sade sıkıcı olmasın dedim, bunu geldi aklıma...
tamam, gidin artık...
http://www.ashesandsnow.org/


ps.iyi yanından bakarsak uzun zamandır yazmayan bana sitenin sifrelerini yeniden hatırlattı, hatta databaseden bir adet te eskiden yazılıp yayınlanmamış alttaki yazıyı cıkarttı...

03 Ocak 2009

çempiyınşip menıcır














deli gibi cm oynardım... gunler degisirdi ben oynarken.. aynı sandalyenin tepesinden inmezdim.. sonraki gün kıçım ağrırdı... çok sertti, minder kullanmalıydım... askere gitmeliydim... ama çok ta zaman vardı, ben de ona bağlandım... iyi değildi... az önce bi entryden sonra aklıma geldi... gereksiz... uyuşturucuya başlamak gibi birşey aslında... sonra evdekilerle ufaktan atışırdım onun yüzünden... sonra film izlemeye başladım, her gün 2- 3 film izliyordum... sonra hakkında yazılar okuyor pekiştirmeye çalışıyordum... yorumlar yapıyor gidip çok bilmişlik yapıyordum... hala da yaparım ara sıra.. artık çok film izleyemiyorum... uyuyakalıyorum.. erken başlayıp geç saatlere kadar çok çalışmam gerekiyor... az çalışarak aynı ya da daha yüksek parayı kazanabileceğim bir iş bulmalıyım sanırım... bakıyorum ara sıra... para da lazım bana... yapmak istediklerimi daha az düşünerek yapabilmeliyim... daha az yorulmalıyım ki isteklerime daha fazla zaman ayırabileyim... aksi durumda yorulup uykum geliyor...

24 Aralık 2008

mişel fayfır mişel fayfır söyle sende nem kaldı

Hızla bi şarkiyatçılık yaşıyoruz aslında...
-işyerindeki en bakımlı, alımlı,boyalı kızlarımız ayaklarında benim köyümdeki çiftçilerin üzüm bağlarını sularken ayakları ıslanmasın diye giydikleri lastik çizmelerden giyiyorlar...t-box markalıydı sanırım...
-yurt dışından gelen her müşteri daha fazla eskitilmiş sözüm ona vintage look a sahip kot pantolonlar istiyorlar... geçenlerde bir tanesi "hani böyle dağlarda yaşarsın, üstünü günlerce değiştirmezsin de eskir ya pantolonun, o şekilde pantolonlar gösterin bana" dedi... muhtemelen yüzlerce yüroya bol ışıklı şanzelize mağazasında satacak onları...
-son zamanlarda çokça zamanımı iş yerinde geçirdiğimden olsa gerek yine kızlarımızda gördüğüm bir diğer dikkat celbedici hadise de poşu meselesi... evet bu da şark sorununun bir diğer halkası... (bu arada farkettim ki bütün halk puşi derken tdk ısrarla söz konusu materyale poşu diyor) artık adidas poşu da satılıyormuş... hugo boss`da pazar araştırmasına girip siverekte poşu imalatçılarıyla temasa geçmiş.. siverek halkı hügo`yu ve boss`u tek tek ele alıp degerlendirdiginden şirket yetkililerini ilçeden kovmuşlar...
-nihayetinde bugün de şirketteki tasarımcılardan bir tanesi 4 yıldır severek giydiğim hafif te yırtılmış ayakkabılarımla ilgili "ne kadar cool olmuş senin ayakkabıların" dedi... oysa ben de yırtıklarından ötürü götürüp tamir mi ettirsem ya da gelecek aya yenisini mi alsam diyordum dedim.. üstüne; bende de var aynısından, kac numara giyiyorsun, benimkileri de versem bir süre giysen, bu şekilde yırtılınca geri alsam dedi... evet bunu gayet ciddi söyledi... çevremde bir süre kızılcık sopası aradım... sonra bi sn. deyip yanından odama kaçtım... bir daha da görmedim kendisini...

sözüm yok efendim... isteyen istediğini giysin...

görüşürüz

11 Aralık 2008


birazdan otobusle yeniden istanbul yoluna cıkacagım... neler olacak bilmiyorum... yolda dinlenecekleri hazırladım.. farid farjad, cihat aşkın ikilisine bırakmayı dusunuyorum kendimi... yazamıyorum artık ben...belki de zaten yazamıyordum da farketmiyordum...
nasıl denir bilmem kulagınızdan tutup ta zorla dinletemem... dinleyin bu adamları...

cok sey kacırıyorsunuz...
ben de otobusu kacırmadan cıkayım artık.

Diskotek


Cagan Irmak sayesinde eskiye ragbet patladı... bit pazarına yağış devam ediyor... az once de ntv de güzin ile baha`yla tanıstırıldık... meshur atesbocegi sarkısı bu ciftinmiş... evliler... muhtemelen su sıralar programdan programa kosturuyorlardır... sevindim, hayata küsmüslerdi daha once.. istiklaldeki 70`ler 80ler sarkıları cınlaması isin cok ticari oldugunu gosterse de, serdarım,handecim de album cıkartınca benzer seyler oluyor.. artık isler boyle yuruyorsa bizim amcalara da boyle yapsınlar... daha nitelikli daha samimi sarkıları ne de olsa...

az önce öğrendim ki bangladeşte kadınların en büyük sorunlarından bir tanesi asit saldırılarıymış... evlilik teklifini kabul etmeyen kızlar, kocasının sözünü yeterince! dinlemeyen bayanlar sıkca yuzlerine asit saldırısına maruz kalıyorlarmış...hatta bu iş o kadar popülermiş ki asit saldırısına maruz kalan kadınların sığınma evleri varmış... bir coğu iç güdüsel olarak "benim değilsen kimsenin de olma" zihniyetinin sonucu zannediyorum...
hepimiz bizi terk eden sevgilinin anlık ta olsa ölmesini istemiyor muyuz... neyse ki kimseye asit saldırısında bulunmadım, gerci birbirinin yüzüne tükürenlerin de benzer reaksiyonu vermeye yakın oldugunu dusunuyorum, ufak bi ph eksikliği var yalnızca...

bir başka şey daha öğrendim... bir yakınımız cantasındaki altınları-yüzük kolye vs.- günün birinde toz halinde bulmuş.. yani altın sahip oldugu şekli kaybetmiş... nedenini dusunup dururken kuyumcu bir yakınları cantasında olan diger esyaları sormus ve bu durumun nedeninin cocugun ateşinin ölçmek için cantalarında bulundukları termometrenin oldugu anlasılmıs. termometrenin içindeki civa altınların seklinin bozulmasına neden olmuş... bana cok dogru gelmedi.. o cantadan ellerine gelen toz halindeki seyin civa olabilecegini soyledim ama annem ısrarlı olayın aynen bu sekilde olduguna, ben cok tatmin olmadım...

evde beatles, pink floyd dinleyen bi abim ablam ya da babam olmadıgından nitelikli müzikle tanışmam oldukça geç oldu... ilk kez kesmeşeker,bulent ortacgil tanısıklıgım liseye , radiohead, coldplay,the killers dinleyiciligim universiteye dayanır...hepsi de bu neredeyse muzik bilgimin... cok sey kacırdım korkarım...

09 Kasım 2008

Campari




H.sonu aynı gun icinde; sabah iş, bir adet ev kiralama girisimi, ardından bir adet almanya sokak-cadde tarifi, ardından univ.arkadası dugunu katılımı, avcılarda denenen durumcu, ardından campari+portakal suyu denemesi gece 4 te b.duzu haznedar yolculugu... hafta sonu tarifi...

eyvallah mahmut abi

03 Kasım 2008

başlık parası mı kaldı dayı???

Bi kac blog vardı duzenli takip etmeyi dusundugum... sonra onları da kaybettim... gunde 15-16 saat calısmamı bununla iliskilendirmeyecegim... bi sonuca goturmeyecek nasılsa... tembelim.. bitecek... son haftamı cok iyi degerlendirdigimi goz ardı etmeyeyim, iyi yoldayım... yazı yazma konusunda leblebi tozu yedigim donemlerime dönmüş te olsam toplarlanırım .. bir iki boyle gecistirme yazıları derken orhan pamuk olur cıkarım... "cabamın bavulu" var benim de...

bu hafta yıllardır isteyip te gidemedigim erkan ogur-i. hakkı demircioglu ayinlerinden birisine dahil oldum, olduk... salon+zamanlama+insanların üzerine erkan ogurun hakkı babanın yanıklıgı becerisi, samimiyeti, enstrumanlarının sesleri karısınca ortaya cıkanın tarifi pek mumkun degil kelimelerle... gelin gotureyim uygun zamanda... ifadesi zordur... bilen bilir...

cts aksamı bir kac basarılı basarısız ps turnuvasının uzerine, pazar sabahı islerinin bir kısmını devraldıgım eski sirket arkadasım yeni turist rehberi sinanın, icerisinde letonya ingiltere italya fransa gibi ulkelerden insanları barındıran kafilesine dahil oldum... gunun rotası Beylerbeyi sarayı, Babanakkaş tepesi, Sultanahmet, ogleden sonra -Yaseminin ekibinin de katılımıyla- Bogaz turu, ustune Pierre Loti tepesi ziyareti ile son bulan orgazmik bir gezi oldu benim icin... Aylardır İstanbulda yasayıpta gidemedigim ve kuvvetle muhtemel uzunca bir zaman da gidemeyecegim yerlere gidebildim... "görmeden ölme" sıfatına yakısan bir suru yer gordum sayesinde sinanın... kendisine burayı bilmese de bir gun gorur umuduyla bu mecradan da tesekkuru borc bilirim...

ps.yasamını tıka basa aktiviteyle, kisisel gelisim unsurlarıyla doldurmus Yasemin seni tanıdıgıma da cok memnun oldum. goruselim yine, daha alacagım var senden o pastaneden kalan, unutmadım :)

gitti.

11 Şubat 2008

Askerlik Vazifesi

Askere gidince normalde kolay kolay bu kadar yakından tanıyamayacağınız, arkadaş olamayacağınız insanlarla böyle kaynaşabiliyor, onlara okuma yazma öğretebiliyorsunuz...
Hatta yine b.ktan bi günün sonunda koğuşa geldiğinizde yemekhaneden yürütülüp, yatağınıza konulmuş 6 tane portakal ve aşağıdaki notla karşılaşabiliyorsunuz... 
Kalbin temizliği böyle yansır işte satırlarına Ferhat`ımın... 
Özledim be Ferhatım seni...
Bu önü...
Bu da arkası...

04 Şubat 2008

12 Kasım 2007 Pazartesi

Askerdeki abiye mektup
Sevgili entel tek abim ÖcoDedim eskiden böyle askerler telefon melefon götüremiyolarmış yanında,mektup yazıyolarmış.şımarmayalım,mektup yazayım abime,hatıra kalır.İyi demişim dimi? (Bu soruma cevap vermeyebilirsin ziraa di demen saçma olur,farkındayım)"Sen bu mektubu okurken ben çok uzaklarda olucam" demek istiyorum tutma beni lütfen ilk defa mektup yazıyorum.Yok ya ben bizim Sevcanla da mektuplaşmıştım dimi bi ara? annem okuyodu ilk nedense o mektupları bak hatırladıkça kızıyorum.neyse abi devam ediyim.Halin nicedir? nasılsın? bak nasıl yazıyorum ama..süper dimi? halbuki iki günde bir arıyosun bizi.neyse.Zor mu askerlik len entel?! orda alabiliyon mu K'yı Bant'ı Sinema'yı? peki film izleyebiliyon mu film? valla ben burda sıkıldıkça film izliyorum keyfim yerinde yani.Hani nöbette uyudun ya sen? hani seni 1 haftalığına diskoya atacaklarmış? noldu o iş sayılı gün çabuk geçiyo mu cidden orda?hani böyle türk filmlerinde olur ya parmaklıklar arkasında.olsun be abi,düşünecek zamanın olur biraz demi?Bu aralar sınavım var benim de işte,bildiğin gibi yani..çalışıyorum valla.hatta var ya ingilizce sınavı olduk geçenlerde.TM sınıflarında en yüksek notu aldım yahu o derece.matematik de ellerinden öper abisi.fena değil hamdolsun.bu sene daha bi iyi olacakmış gibi duruyo du bakam..Bilgisayarı felan da eskisi kadar kullanmıyorum.valla bak.moralim bozuk bu aralar biraz.arkadaşlar filan yaka silkiyolar benden,bıktılar tabi haklılar.yarın odamın şeklini değiştirecekmiş annem çok heycanlıyım.psikolojimi bozuyodu bu şekli,ikna ettim değiştirecek.neyse yeteri kadar uzattım galiba.komutanlarına saygılı ol dayak yersen gerekeni yap.kim bilir hangi komutan okuyacaktır bu mektubu.hepsi birbirinden tatlı insanlar demiştin sen bana bi ara sanki.kendine iyi bak oralarda.sen hep şanslıydın len zaten.tuzlada askerlik yapmak herkesin başına düşen elma değildir yani.deniz kum güneş kızlar felan.neyse kız arkadaşın vardı dimi senin ayıp demiyim böyle şeyler.vurdum ağzıma bak demem artık.bi de şey dicektim ben sana,benim kontör bitti de,varsa biraz göndersene ya.ben sana az mı gönderdim zamanında gönder işte.neyse.bitireyim artık,komutanlar sıkılmasın okurken.özlemedim desem yalan olur hani.o yüzden selam eder hasretle kucaklarım ağabeyim.selametle.sağlıcakla.muhabbetle.özlemle.sabırla.

24 Kasım 2007

62 HAVADA :p derken
49
ve sonra daha iyi
18

11 Ekim 2007

hele bi gel

Önümüzdeki 100 gün boyunca burada olacağım... gelirseniz beklerim...

Aslında "geçsin de, nasıl geçerse geçsin..."

23 Eylül 2007

durmadan akşam, durmadan sabah durmadan...


sabah temizlik işlerini hallettikten sonra yine nizami şekilde sırayla belgeler alındı saçlar kontrolden geçirildi yeterli kısalıkta olmayanlar refüze edildi... ardından yine uygun adımda nizamiye kapısına kadar gelindi, bir kaç bürokratik işlemden daha sonra sınırlı özgürlüğe dönüldü- sivil hayata karışma çabasına girildi. önünde gecelerce mühimmatlı nöbet tutulan tren yolunda yolculuk edildi, sonrasında mümkün olduğunca yalnız hareket etme isteğiyle önce bulunan ilk fırından bir kac simit büfeden meyve suyu ve gazeteciden alınmış çokça özlenmiş dergilerle deniz kenarındaki bulunan ilk banka oturuldu... simitler yenildi, dergiler okundu, insanlar izlendi...
hoşçakalındı